Uncategorized

İLLE DE PERFORMANS PİYANİSTİ OLMALARI GEREKMİYOR!

Image for post

Piyano eğitiminde ailelerin vazgeçilmez repliklerinden örnekler;

– ‘Hocam bizimki konservatuvarı kazanabilir mi?’,

– ‘Yeteneği yoksa söyleyin hocam, boşuna uğraşmasın!’,

– ‘Hayır, hiç de çalışmıyor… Dersten derse başına geçiyor piyanonun! Böyle olmaz, yapamıyor! Ne işine yarayacak..!’

Her seferinde ilk defa açıklıyormuş gibi, tekrarlamaktan hiç bir zaman bıkmadan söylüyorum;

‘İlle de performans piyanisti olmaları gerekmiyor!’

Günümüzde artık hemen hemen her aile çocuklarını erken yaşta müzikle tanıştırmak, bir enstrüman çalmaları için onlara imkanlar sağlamak için harika çabalar sarfediyor. Ancak çoğu zaman yolun daha çok başlarında bekledikleri (çoğunlukla da pek gerçekçi olmayan) performanslarla karşılaşamadıklarında da hayal kırıklıkları yaşıyorlar.

Yine söylüyorum; ille de performans piyanisti olmaları gerekmiyor 🙂

Piyano eğitimi sadece do’ları, re’leri öğrenmekten ibaret olmayan; bir sürü birbirinden harika eseri ‘çok iyi’ çalmaktan da öte katkıların peşinde de olduğumuz uzuuun bir yolculuk… Her öğrenciye açmaya çalıştığımız sayısız kapıların en güzel ve keyifli girişi.

Peki nedir sadece notaları öğrenmek dışında bize kattıkları gerçekten de? Bir minik giriş yapalım…

Vücut koordinasyonunu geliştirir.

Piyano Eğitimi öncelikle el-göz koordinasyonunu geliştirdiğinden çocukların yazı yazmayı kolay öğrenmelerini sağlar. Nota yazım çalışmaları güzel el yazısı yazma yeteneği geliştirir.

Konsantrasyon Süresini Arttırır.

Hepimiz üzerinde titizlikle çalışmadığımız müddetçe ortalama bir konsantrasyon süresine sahibizdir. Bu süre küçük yaşlarımızdan itibaren yaş aldıkça artar, ancak bir süre sonra sabitlenir. Bizler ilerleyen yaşlarımızda hayatlarımıza meditasyon, nefes çalışmaları gibi odaklanma yeteneğimizi arttıracak uygulamalarla kendimizi geliştiririz. Piyano eğitimi küçük yaşlardan başlayarak sahip olduğumuz konsantrasyon süresini kademeli olarak uzatır. Nota takibi yapmak, eseri aynı tempo ile devam ettirmeye çalışmak, kesintisiz bir şekilde baştan sonra çalma çalışmaları odaklanmayı öğretir. Küçük yaşlardan itibaren düzenli Piyano Eğitimi almanın bireylerin konsantrasyon sürelerinin gelişmesine katkı sağladığı kanıtlanmıştır.

İşitsel ve Sözel Beceriler Geliştirir.

Piyano Eğitimi alan çocuklar çevrelerindeki seslere karşı duyarlılık geliştirir, daha rahat fark edebilirler. Örneğin; kalabalık ve gürültülü bir sınıfta öğretmenin sesini daha kolay ayırt edip, odaklanabilirler. Beyinde dil ve müzik birbiri ile bağlantılı bir çok bölgeden bir tanesi olduğu için kelime hafızaları gelişir, kendilerini daha iyi ifade edebilirler.

Hızlı Okuma Becerisi Kazandırır.

Piyano çalarken hem sağ elimiz, hem de sol elimiz için yazılmış olan iki satırın aynı anda okunması, akıcı bir nota takibi gerekmesi gibi durumlar gözün baktığında görme ve algılama kapasitesini genişletiyor. Özellikle okumayı yeni öğrenen öğrencilerde piyano eğitimi alanların, hiç piyano çalmamış öğrencilere kıyasla çok daha hızlı öğrendikleri gözlemlenmiştir. Bütünü daha hızlı görmeye başladıkları için piyano çalanların daha hızlı kitap okudukları biliniyor.

Dil ve Müzik Bağlantısı.

Beynimizde dil ve müzik merkezlerinin birbirleri ile benzeşik çalıştığını hepimiz biliyoruz artık. Bir enstrüman çalmak beynin bu bölgelerdeki nöral bağlantılarını yıllar içerisinde giderek güçlendiriyor. Küçük yaşta başlayan piyano eğitimi çocukların birden fazla yabancı dil öğrenmesini kolaylaştırıyor.

Sayısal Zekayı Geliştirir.

Sol beyin fonksiyonları üzerinde de etkisi büyük piyano eğitiminin. Matematiğin her alanda olduğu gibi müzikteki payı oldukça fazla. Piyano dersi alan öğrencilerin okuldaki matematik ve fen alanında göstermiş oldukları başarılar yapılan araştırmalarla kanıtlandı.

Çalışma Disiplini Verir.

Küçük yaşlardan itibaren düzenli alınan piyano dersleri çocukların hayatlarını daha disiplinli ve düzenli olarak kurgulamalarına yardımcı oluyor. İlerleyen yaşlarında bir işe, projeye başlayıp onu sonuna kadar daha disiplinli, sistematik ve azimli bir şekilde ilerletme yetisini geliştirir. Her ders tekrarında somut olarak ilerlediklerini görmeleri onlara hayatta çalışmanın ve tekrarların önemini farkettirir.

Hafızayı Geliştirir.

Uzun yıllar piyano eğitimi alıp, büyük formlu eserler çalan ve bu eserlerden kendisine her an hazır halde bir repertuar hazırlayan öğrencinin; hafızasını ne kadar da geliştirdiğinin kanıtı.

Soyutlama Yeteneği Geliştirir.

Müzik en soyut duyguların en güzel aktarım araçlarından bir tanesi. Başka türlü nasıl size ‘yağmur damlalarının göle düşme sesleri’ni notalar aracılığı ile betimleyebilir ki…

Tabii ki Zekayı Geliştirir!

Sağ ve sol beyni aynı anda kullanmak beyindeki sinirsel bağlantıları güçlendirir. Piyano ve IQ arasındaki bağlantı oldukça çarpıcı! Okul öncesi çağlarından itibaren piyano dersi alan çocukların IQ’ları %50 oranında artıyor!

Böyle bir bütünden baktığımızda piyano eğitimi, sadece her ders yeni yeni eserler öğrenip, sene içerisinde de en az bir resitale çıkmış olmaktan bambaşka bir tablo sergilemiyor mu sizce de?

Yazının çok daha butik hali için 2016 yılında Onedio için hazırladığım içeriğe bakabilirsiniz.

Piyano Eğitiminin Çocuklar İçin Hiç Bilmediğiniz 10 Faydası

Uncategorized

Nedir Bu ABRSM…?

Günümüzde artık, enstrüman çalan çocuklarımız bu sınavlara girmezse bir şeyler kaçırıyormuş hissi o kadar yaygın ki…
Hadi düşünelim mi yeniden; neden..?

ABRSM; The Associated Board of the Royal Schools of Music…
Yani; İngiliz Kraliyet Müzik Okulları Birleşik Kurulu.
Yıllar içerisinde ülkemizde de popülerliği artan uluslararası sınav sistemi. Günümüzde 100’den fazla ülkede aşamalı müzik sınavları düzenleyen, geçerliliği kabul gören en büyük sayılı sınav kurullarından bir tanesidir. İçeriği başlangıç seviyesindeki öğrencilerden, müzik eğitimi alan öğrencilere kadar geniş bir kapsama sahip olan aşamalı müzik sınavlarına dayanır (https://www.mariaritaepikmuzikokulu.com/abrsm/ , https://gb.abrsm.org/en/)

Peki son yıllarda neden bu kadar popüler oldu ABRSM sınavları ülkemizde?

İlk olarak elbette ki; üniversite eğitimlerini yurtdışında yapmak isteyen öğrencilerimiz için olmazsa olmazlardan birisi kabul edildi. Yurtdışındaki üniversitelerin kabul kriterleri arasında; adayların yaptıkları spor, sanat gibi okul dışı aktivitelerini aldıkları sertifikalar ya da lisanslarla belirli bir seviyede ve süreklilikte olduklarını göstermeleri yer alıyor.
Hal böyle olunca evet; eğer çocuğunuz yurtdışında üniversite eğitimini tamamlayacaksa bu sınavlara girmesi onun için iyi bir şey.
Fakat gözden kaçırdığımız nokta şu; seviyesinin ne olduğu ya da kaç tane sertifika aldığı o kadar da önemli mi? Tek bir sertifika zaten yeterli değil mi?

Çocukluğumuzun en temel yapı taşı ve hayatımız boyunca boynumuzu kese kese taşıdığımız en büyük zincirimiz de bu sınav telaşının popülerliğinin bir diğer büyük nedeni…
Kaçınılmaz olarak ‘kıyas’ ve ‘rekabet’ duyguları ile mücadele edilerek büyüdüğümüz; o şekilde de yeni nesiller yetiştirdiğimiz gerçeği… Tüm eğitim sistemimizin temel taşı…
Dolayısı ile ABRSM popülerleştikçe, aileler bu sınava girmeyen (hatta her aşamasına tek tek girmeyen) çocuklarının bir şey kaçırdıklarını düşünmeye başlıyor.

Oysa ki; sakin…
Çocuğunuz öncelikle yurtdışında bir eğitim alacak mı?
Bu sertifikaya gerçekten de neden ihtiyacınız var?

Bir diğer yandan da; haklı bir istek olan ‘somutlaştırma’ ihtiyaçlarımız.
İster istemez bu sertifikaların minik enstrümanistlerin aldıkları eğitimi, geldikleri seviyeyi somut bir şekilde ortaya koyduklarına olan inanca sahip oluyoruz.
Dahası bu sınavların çocukların motivasyonlarını arttırdığına dahi inanıyoruz.

Peki her çocuğun yapısına böyle bir stres uygun mu, buna ne kadar bakıyoruz?
Aynı şekilde, her çocuğun resitale çıkması da çocuk için iyi bir şey mi?
Bazen kaş yapalım derken, yaptığımız ve hatta öznenin yapısını görmezden gelerek attığımız adımların neye mal olabileceğini kaçırıyor olabilir miyiz?

Bir de ailelerden bağımsız, dışarıda dolaşan ezgiler var 🙂

Öncelikle konunun ‘iyi niyet’ haricinde kocaman bir ticari boyutu var.
Bazı akademilerde bu sınavlara yönelik eğitimleri ayrı bir ücretlendirme ile paket bir program adı altında sunuluyor. Oysa ki; sınavın içeriği olan işitme, gam, deşifre ve elbette ki sınav repertuvarından seçilmiş olan üç adet eserin eğitimi halihazırda zaten bir piyano eğitiminde bir öğrencinin sezon içerisinde alması normal olan eğitimler. Bu noktada işitme çalışmasını ayrı tutuyorum gerçi; onun için seviye ilerledikçe ayrı bir program hazırlanmalı, evet.
Bu sınavlara başvuruları toplu olarak yaptıklarında komisyon alma durumları bile sözkonusu olabiliyor. Oysa sistemin Türkiye temsilcisi (Maria Rita Epik Müzik Okulu) başvurular konusunda sonsuz yardımcı oluyor.

Bir diğer boyutu; ‘sınav müfredatı’nı eğitim müfredatı olarak kullanan eğitimciler.
Sınav aşamaları bir müfredat olarak izlenebilecek bir program olmaktan çok çok uzakta. Öğrencinin kendisi için hazırlanmış olan müfredatın içerisinde, o seneki sınava hazırlık, sadece bir eklenti olabilir. Koca bir sezon boyunca sadece üç esere ve o seviyenin seçilmiş gamlarına çalışarak geçirilmesi inanılmaz bir zaman kaybı. Dahası her sene değişen sınav repertuvarı da bir öğrenci için; teknik, teorik, armonik olarak izlenebilecek bir seyir içermiyor.

Konuyu da daha çok dallandırmadan,
hadi yeniden sakince düşünelim;
Siz neden bu sınavlara çocuklarınızın girmesini istiyorsunuz?
Gerçekten de bu strese hazır mı miniğiniz?

İlk önceliğiniz onların keyifle bir yolculuğa çıkması mı yoksa akademik başarı mıydı? Bakalım mı yeniden… 🙂

Uncategorized

‘Hiç Piyano Çalışmıyor?’

Peki Siz Ne Yapmıyorsunuz…?

‘Hocam hiç çalışmıyor; piyanonun başına dersten derse geçiyor.’

‘Hep söylüyorum hocam; çalışmazsan (*) arkadaşın gibi çalamazsın! Bak o her gün çalıyormuş!’

‘Çalışmıyor madem; bu kadar emek, para, zaman hep boşa gidiyor. Demek ki yapmak istemiyor, dersleri bırakıyoruz..’

Evet, en büyük sıkıntılarımızdan bir tanesi; minik piyanistlerin piyano başında ne kadar ders dışında da zamanlarını geçirip geçirmedikleri…

Bu cümleleri de yolculuğunuz boyunca en az bir kere kurdunuz eminim 🙂 Hatta dönem dönem; çalıştığı, ilerlemesinin hızlandığı dönemleri unutup; tam da o anda içine girdiği ‘çalışmama’ sürecine kitlendiniz…

Piyano eğitimlerinde, büyük fedakarlıklar barındıran bu zor süreçte, beklentiniz onları sadece azıcık daha fazla piyanosunun başında görme… E haklı olarak..

Peki siz gerçekten de çalışmasına, hayatının parçası olmasına ne kadar destek oluyorsunuz?

Siz ne kadar bu sürecin içerisinde, ona eşliktesiniz?

En önemlisi merakınızı, ilginizi gösterin.. Piyano başına geçip ‘hadi çal!’ diyerek gösterilen bir ilgiden bahsetmiyorum. Onun yerine;

‘Bana bugün Do’yu öğretir misin? Tuşlardan hangisi Do? Şimdi de ben bulmayı deneyeyim..’.‘Geçen gün derste çalıştığınız parça çok hoşuma gitti, bir filmde mi duymuştum acaba? Henüz yeni öğreniyorsun ama benim için bir kere çalar mısın?’

Birlikte kitap okur gibi, bir mini parça da olsa nota okuyun…

Çaldığı parçalara katılımcı olun… Başına geçerek çalışmasını (ki o esnada sizin takdirinizi kazanmak için, güzel ve doğru çalmaya çalışırken inanın çok enerji harcıyor…) pasif bir şekilde ‘izlemek’ten bahsetmiyorum.

Çaldığı parçaları (seviyesi ne olursa olsun) internetten onunla birlikte bulup dinleyebilirsiniz. ‘Bu yorum sence nasıl olmuş? Sence çok hızlı mı çalmış? Beğendin mi?’ gibi çok karmaşık olmayan soru-cevaplarla yaklaşabilirsiniz. Asla ama asla ‘bak doğrusu bu şekildeymiş!’ değil! Bir tane daha asla ama asla; ‘bak burada nasıl çalınacağını gösteren videosu var; buradan çalışalım şimdi bir de..!’ değil! Sadece dinleyerek ve sohbet ederek 🙂

Çalışma ortamını boşaltın! O piyano çalışmak istediğinde, siz de televizyon izlemeye devam ederek ona yardımcı olamazsınız. Her çalışmaya başladığında yanında tuşlara basan dünya şekeri minik kardeşinin, onun piyano pratiğine yardımcı olduğunu düşünmüyorsunuz değil mi?

Ona sessiz ve sakin bir alan yarattığınızdan emin misiniz? Bakın bakalım siz olsanız orada çalışabilir misiniz? Piyanonun bulunduğu odada piyanosu ile başbaşa kalabileceği anlar yaratmasına yardımcı olun. Çalışmaya başladığında terk edin odayı 🙂

Motive edin! Sadece bir çalışma programı yapıp, saatlerini ve belki de günlerini netleştirerek bir sistem geliştirmekten bahsetmiyorum. Her gün 15 dakika pratik yaparsan sana (*) alacağım şeklinde de değil tabii ki de 🙂

‘A a bak 3 ay önce bunları çalıyormuşsun, şimdi çaldıkların ne kadar da zor görünüyor.’ (ki 3 ay önce çaldığı parçaları unutmuş olması büyük olasılık; asla ama asla ‘hadi bu eski parçaları çal şimdi’ diyerek bu motivasyonu yok etmeyin.)

İlgisini arttırmak, hayatının bir parçası haline getirmek, sanatsal yönü çok kuvvetli olsun demek için herşeyi öğretmeninden beklemeyin. Haftada bir gün yapılan buluşmanın tek başına bunu sağlaması inanın çok zor. Birlikte ne sıklıkta müzik dinliyorsunuz? Gerçekten de müzik sizin hayatınızda nasıl ve ne kadar bir yer kaplıyor ki, bunu ondan da bekliyorsunuz? Gerçekçi olun 🙂 Birlikte konserlere gidin! İlk konser deneyiminde tamamına katılmak onu çok yorabilir. Kapıya yakın oturup birinci eserin sonunda çıkabilirsiniz, mini bir başlangıç olur. Zamanla birinci yarının sonuna kadar kaldığınız konser ritüellerine dönüşmeye başlayacaktır. Konserlere her zaman gidemiyorsanız, harika konser kayıtları var; hem internette hem de televizyonda klasik müzik kanallarında. Mini mini ev konserleri aktiviteleri yapabilirsiniz.

Evinizdeki piyanistle kendi ev konserlerinizi düzenleyin. Haftada iki günle başlayabilirsiniz. Biri bir akşam yemeği sonrası, diğeri pazar sabahı gibi. Kahvelerinizi yapıp, koltukta onu dinlemeye hazır bir şekilde oturup; size iki parçalık resital vermesini isteyebilirsiniz. Günü ve saati netleştirmek, buna sadık kalmak ve elbette o çalarken ondan başka hiçbir şeyle ilgilenmemek… Kendisini değerli hissetmesine, yaptığı şeyi içtenlikle paylaştığınızı görmesine çok yardımcı olacaktır.

Videoya çekin… Çalışma şeklimizi, performansımızı en iyi gözlemleme yöntemlerinden bir tanesi performansımızı kayıt altına almaktır. Elbette ‘şimdi seni çekiyorum, halana da gönderelim.’ şeklinde bir baskıdan bahsetmiyorum. Onun yerine ‘Çalışını izlemek ister misin? Çok büyülü bir an yaratıyorsun. Kaydedip birlikte izleyelim mi?’ gibi daha kaygı uyandırmayacak, sınandığını hissetmeyeceği cümlelerden bahsediyorum. Hatalarını en güzel gördükleri çalışma şekli bu. Ancak; güvende ve yargılanmadıklarını hissettiklerinde bu hataları düzeltmek için kendi iç azimlerini ortaya çıkaracak olan bir çalışma yöntemi. Ürkütmeyelim minikleri 🙂

Bir sistem oturtmak, yeni bir şeyi hayatımızın parçası haline getirmek hepimiz için çok farklı süreler alıyor. Bu süre için yapabileceğiz desteklerin örneklerini elbette arttırabiliriz.

İşin özü; gerçekten neyi beklediğimizi kendimize sorduğumuzda, bu beklentinin gerçekleşmesi için ne yaptığımızı da sormamız gerektiği. Bu beklenti içerisindeyken, gerçekte hayatınızda ne kadar öncelikli bir yere koyuyoruz piyano eğitimini? En basitinden ne sıklıkla ve ne gerekçe ile ders iptal ediyoruz? Derslerine düzenli devamını, dersin ve öğretmeninizin beklentilerine uyum sağlamak ailelerin üzerine düşüyor. Dönem dönem çok düzenli çalışıp, piyanonun başından kalkmayacaklarını; sonra bir dönem geldiğinde ise yeniden uzaklaşabileceklerini unutmamak da.

Piyano eğitimi uzuun, zor ve meşakkatli bir süreç evet ama bir o kadar da çok eğlenceli.

Siz de parçası olun; içine girince hem çok keyif alacak hem de sonrasına çok şaşıracaksınız zaten 🙂

Uncategorized

PİYANO EĞİTİMİNDE VELİLERİN BİLMESİ GEREKENLER…

‘Hocam çalışmadı bu hafta, dersimizi yapmayalım.’

‘Arkadaşının doğumgünü partisi var bu hafta dersimizi yapmasak, haftaya da iki haftalığına şehir dışında olacağız. Dönünce görüşelim hocam.’

‘Çalış demekten yoruldum! Dersten sonra hiç oturmuyor başına.’…

Belki sizlerin içinde çok kalmıştı, imkan olmamıştı; belki de onlara yeni kapılar açmak istiyorsunuz..

Hangi nedenle başlamış olursa olsun, yukarıdaki örnekleri o kadar çok çoğaltabiliriz ki…

Peki bu süreci ne kadar da doğru yönetiyorsunuz?

Öncelikle kararlı ve istikrarlı olun! Piyano eğitimi süreklilik arz eden eğitimlerden bir tanesi. Her gün okula gitmesinde, tenis, voleybol gibi spor aktivitelerinde gruptan geri kalmamasına destek ve önem veriyorsunuz, piyano derslerine de aynı özeni göstermelisiniz.

Nasıl ki spor yapmaya bir hafta ara verdiğimizde bedenimiz esnekliğini ve gücünü yavaş yavaş yitirmeye başlıyorsa, enstrüman eğitiminde de aynısı geçerli.

Piyano eğitimi; kişinin gündelik hayatında her gün karşılaşamayacağı ve tekrarı sadece bireysel çalışmaya dayalı bir eğitim. Bu nedenle arka arkaya yapılan ders iptalleri veya verilen minik ‘dinlenme’ araları; öğrencinin ilerlemesini yavaşlatacağı gibi, kas hafızası çok hızlı bir şekilde geriye doğru seyirettiğinden büyük çabalarla öğrendiği pek çok şeyi unutmasına neden olur.

Her gün ‘Çalış!’ diye baskı yapmayın! Okul ödevlerine, sınavlarına zaten yapıyorsunuz 🙂 Piyano çalışması için ısrarcı olmayın, zaman tanıyın. Bu şekilde ki bir baskı yerine, ilgisini çekecek, motivasyonunu arttıracak yöntemler bulmaya çalışın. Akşam yemeği sonrası mini resital saati belirleyip, ailecek salonda bir rutin oluşturmaya çalışabilirsiniz. Nasıl ki pazar öğlenden sonrası için program yapıyorsunuz; piyano dinletilerini evin haftanın bir kaç gününü kapsayan bir rutinine ekleyebilirsiniz.

Yetişkin bir insanın hayatına yeni bir şey aldığı zaman onu alışkanlığa dönüştürmesi, hayatının bir parçası haline getirmesi için nasıl zaman gerekiyorsa piyanoyu da çocuğunuzun hayatının bir parçası haline getirmesi zaman alacaktır. Sabredin; emin olun öğretmeni de o günlerin gelmesi için heyecanla sabrediyor.

Pes etmeyin! Siz de yeri geliyor ‘ bugün spora gitmeye üşeniyorum!’ diyorsunuz. Bizi zorlayan durumlar karşısında her zaman aynı istikrarı ve gücü sergileyemeyebiliyoruz. Yetişkin olarak bizi zorlayan durumlardan kaçma eğilimini bizler sergilerken, bunun tam tersini yapmasını 7 yıllık hayat tecrübesi olan bir bireyden beklememiz biraz iddialı değil mi?

Unutmayın; o da eğitimi süresince bazı dönemeçlere gelecek ve devam etmekte zorlanacak! Kimi zaman yorulmuş olacak, kimi zaman yeni öğrendiği konu onu çok zorlayacak… Pes etmeyin; destek olun! Halledip; yeniden koşmaya başlayacaktır.

‘Çalışmadın! Derse gidemezsin!’ Yapılan belki de en büyük veli hatası.. ASLA! Öğretmenin de öğrencinin de tüm çabalarını ‘belirsiz bir sonuç odaklı’ yaklaşımla hiçe sayan tepki bu. Emin olun çok kısa bir süre sonra girdap halini alacak ve piyanodan soğuyacaktır. Ödevini yapmadığında nasıl da okula gidiyor; bırakın bunu piyano öğretmenine anlatsın 🙂

İlginizi gösterin… İnsanın en temel ihtiyaçlarından bir tanesi; onaylandığını, başardığını, takdir edildiğini görmek. Gösterin 🙂 Arada yanına gidip ondan öğrenmeye çalışın. Size anlatırken merakı ve hevesi artıp; kendisini daha değerli hissedecektir.

Ve tabii ki Piyano öğretmeninize güvenin! Çalıştığınız kişiyi kendiniz seçiyorsunuz. O’na güvenin! Tereddütünüz varsa öğretmeninizi değiştirin; işini ona anlatmaya ya da müfredatı ile ilgili fikir vermeye kalkmayın. Bu tablo en başta, siz hiç de farkına varmadan, öğrencinin öğretmenine güvenini zedeler.

Elbette çocuğunuzdan dinlemek istediğiniz birbirinden güzel eserler var. Emin olun öğretmeniniz de biliyor bunları, ancak her şeyin sırası ve öğretilmesi gereken konularla olacağını da biliyor. Enstrüman eğitimi bir bina inşaa etmek gibi. Temeli çok sağlam atmanız ve her katı birbiri üzerine bir sistem dahilinde kurmanız gerekiyor.

Kısacası; biz yetişkinlerin 7 yaşımızda nasıl hissettiğimizi, endişelerimizi, beklentilerimizi unutalı maalesef çook uzun zaman oldu.. Bunları zaman zaman kendimize hatırlatmak zorundayız. Yeni bir şeyin ne kadar heyecan verici olsa da, kimi zaman zorlukları ile mücadele etmek için korkutucu derece büyük olduğunu unutabiliyoruz.

Piyano eğitimi uzun, çok meşakkatli, eğlenceli, bir o kadar da sabır ve özveri isteyen en keyifli yolculuk. Bu yolculukta en temel olarak öğrenci – öğretmen diyaloğunun sevgi ve şefkat üzerine kurulmuş olması, ardından da öğrenci – öğretmen – veli olarak harika bir ekip olabilmeyi başarmak gerekiyor.

Bol bol tadını çıkartabildiğiniz bir yolculuğunuz olması dileğimle…

Yazının çok daha butik halini Onedio için hazırladığım içerikte bulabilirsiniz.

Çocuğuna Piyano Dersi Aldırmak İsteyen Tüm Velilerin Mutlaka Bilmesi Gereken Tüyolar…

Uncategorized

YETENEKLİ mi?

En çok merak ettiğimiz konulardan biri ile ilgili velilerden gelen sorular mesela;

‘Hocam nasıl bizimki? Sizce yeteneği var mı?’ (5 aydır piyano dersi alan öğrencinin velisi)

‘Merhaba hocam, size oğlumuzu göstermek istiyoruz. Daha önce hiç piyano dersi almadı. Yeteneği olup olmadığını söyler misiniz? (Yarım saatlik tanışma görüşmesi sonunda ki beklenti)

‘Bizimki çok severek derslere geliyor, size de bayılıyor; evde çok çalışıyor. Nasıl da güzel ilerledi. Yetenekli değil mi?’ (Bir kaç yıldır ders alan öğrencinin velisi)

Evet, nedir bu ‘yetenek’…?

TDK’ya göre yetenek; ‘Bir kimsenin bir şeyi anlama veya yapabilme niteliği, istidat, kabiliyet, kudret.’ Bir diğer açıklaması; ‘Kişinin kalıtıma dayanan ve öğrenmesini çerçeveleyen sınır..

Buradan baktığımızda evet; bir şeyi anlama veya yapabilme niteliği, çalıyor mu? hem de çok güzel çalıyor.Peki öğrenmesini çerçeveleyen sınır, çok da hızlı ilerledi, evet. Demek ki yetenekli. Mutlaka. Yetenekli, ama yeterli değil 🙂

Genel kanının aksine, enstrüman çalan bir kişinin ne kadar güzel çalıyor olması, iyi bir işitme ve ritim becerisine sahip olması göstermeye yeterli olmuyor yetenekli olup olmadığını maalesef.

Yetenek içerisinde bir çok malzemeyi toplayan büyükçe bir kova.

Hafıza; yetenek kovasının içerisindeki önemli malzemelerden biri mesela. Kimi zaman eserin önemli pasajlarının rahatlıkla ezberlenebiliyor olması; bir eserin tamamının hafızada kalma süresi ayrıcaklı konulardan bir tanesi.

Konsantrasyon süresi; her ne kadar uzun yıllar devam eden piyano eğitimi bu süreyi zamanla doğru orantılı olarak arttıyor olsa da; performans sergilerken kesintisiz bir şekilde odaklanabilmek de bir yetenek.

Kişinin kendi duyguları ile temas edebilmesi de yetenek kovasının bir malzemesi örneğin. Duyguları ifade etme yeteneği; icrada enstrümanistleri birbirinden en çok da ayıran niteliklerden bir tanesi. Bu çatı altında, duyguları ifade edebilmek gibi, duygu kontrolü de gerekli olan benzer bir malzeme. Performans kaygısı, mücadele etmesi güç duygulardan bir tanesi olduğundan, onu yönetebiliyor olmak da yetenek.

Aynı şekilde sahne hakimiyeti başka bir önemli malzememiz.

Bir şeyi öğrenme süreci, her bireyde süre ve sürecin içeriği olarak çok büyük farklılıklar içerir. Öğrenme hızı ve bir o kadar da bağlantı kurabilmek; parçaları birleştirebilmek, bir yerde öğrenilmiş bilgiyi benzer bir yerde kullanabilmek de ayrı bir yetenektir.

Kas gücü; elbetteki vücudumuzda çalıştıkça gelişen bir diğer özelliğimiz. Ancak yapısal olarak erkeklerin, piyano gibi büyük ve güç isteyen bir enstrümanda daha avantajlı olduğu, kadınların ise daha çok çalışarak sahip olabilecekleri ayrı bir özellik (bu kadınları daha az yetenekli yapmıyor tabii ki; sadece daha güçlü bir sırt ve kollar için daha çok çalışmalarını gerektiriyor 🙂

Kas gücü ile benzer olarak kas hızı da yetenek kovasının dikkate değer bir başka malzemesi. Özenli ve dikkatli egzersizlerle, üzerinde titizlikle çalışarak geliştirilecek bir diğer özellik.

En önemlilerinden biri ise sabır! Sabır, azim, adanmışlık olmadan yürüyebileceğimiz bir yol değil çünkü enstrümanist olmak. Gerçekten istemek gerekiyor özünde yani.

İşin özü; sadece iyi bir kulak ya da ritim duygusu ile tanımlayamıyoruz yeteneği. Tüm bu malzemeler doğrultusunda baktığımızda da; yarım saat gibi kısacık bir görüşmenin ardından bir insan için ‘yetenekli’ ya da ‘yetenekli değil!’ gibi bir geri dönüş yapmanın aslında gerçekçi olmadığı kadar çok da büyük bir haksızlık olduğunu görüyoruz.

Gerçekten istediğimizde güzelleşecek olan her şey gibi, yukarıda saydığımız bu malzemeler de zaman içerisinde göstereceğimiz özverili çalışmalarla daha da gelişecek, güçlenecek ve içimizde kocaman ışıl ışıl bir yetenek kovasına dönüşecek…

Uncategorized

Enstrüman Çalmanın Beyindeki Etkisini TED’den İzleyelim..

Enstrüman çalmanın beynimizdeki etkisini en güzel anlatan videolardan bir tanesi 🙂

 

 

Resitaller

Yine Harika Bir Sezonu Daha Geride Bırakırken…

2017 – 2018 sezonunun ikinci ve son resitalimizle sonuna geldik. Her paylaştığımız sezonla bir hayalimizi daha gerçekleştirebildiğimiz nice yeni resitallerimize; hiç kaybolmayan heyecanlarımızla…

Yetenekleri piyanistlerimle 30.mayıs.2018 tarihinde yaptığımız harika sezon sonu resital görüntülerimiz …

Kaan Öngören'18
Kaan Öngören’18

“Yine Harika Bir Sezonu Daha Geride Bırakırken…” yazısını okumaya devam et

Uncategorized

2018 Sezon Sonu Resitalimiz 30 Mayıs’da…!

Her yıl biraz daha büyüyen heyecanımızla, kendimizi geliştirmeye merakımızla, coşkumuzla birlikte harika bir sezonu daha geride bırakıyoruz. Bu sezon biz yine çok eğlenerek, notalara kahkalarımızı eşlik ettirerek çok güzel yollar kat ettik…

Uzun yolculuğumuzdan bir tutamı sizlere sunmak için hazırız!

Müziğimizi, heyecanımızı, en önemlisi de neşemizi bizimle paylaşmaya gelir misiniz?

 

30mayıslk



Uncategorized

‘Canımız istedi yaptık’ Kış Resitalimiz 9 Ocak 2018’de..!

Bu sezon, sezonu açıp da toparlanmaya başladığımızdan beri içim yine kıpır kıpır; bu sefer başka bir heyecanla ama… Uzun zamandır kış resitali yapmıyoruz ve sezonun ilk aylarından beri benim canım kış resitali çekiyor.

Hem üzerimizdeki yılın yorgunluğunu geride bırakalım, hem de yeni yılı kısacık zamanda hazırladığımız yeni eserlerle içimize umut tohumları serpiştirerek karşılayalım istedim. Yetenekli piyanistlerim de heyecanıma ortak oldu veee 9 Ocak 2018’de ‘Canımız istedi yaptık!‘ konspetli kış konserimiz için çoktan hazırız bile 🙂

Bekleriz…

 

Uncategorized

Çocuğuna Piyano Dersi Aldırmak İsteyen Tüm Velilerin Mutlaka Bilmesi Gereken Tüyolar…

Evet onlara yeni kapılar açmak istiyorsunuz; belki de sizin içinizde kalanları onlar yaşasın istiyorsunuz…

Peki bu süreci ne kadar doğru yönetiyorsunuz?

Onedio için hazırladığım içeriğimde;

Çocuğuna piyano dersi aldırmak isteyen tüm velilerin mutlaka bilmesi gereken tüyolar